İran Halk isyanı ve bize yansımaları

  • 3 Ocak 2018 10:00

Şu sıra herkes diken üstünde bize ne olur yada bizde de olur mu endişe,korku yada umudu ile bekleyişe geçti.Bahsi geçen konu İran’da yaşanan halk olayları.Kimileri sürekli canlı tutulan Gezi olayları endişesi ile kimileride içinde bulundukları sıkışmışlıktan kurtula bilme umuduyla gözlerini doğuya çevirmiş bakıyor.Hatta iktidar partisi yetkilileri artık bizzat kendileri televizyonlara çıkıp görüş bildirme zorunda kalıyor.
Oysa olayların gelişme süreci ve şekli tamamen bizim dışımızda cereyan ediyor.Fakat muhtemel sonuçları itibarı ile bizi de yakından ilgilendiriyor.
Daha önce bir çok yazımda kaleme aldığım hali ile dünya egemenleri her ne kadar kendi hizmetlerine almış olsalar da Rusların Afganistan’ı işgalinden sonra gelişen sürecin sonuçları itibarıyla artık Siyasal İslam “İslamcı” anlayışa sahip yönetim modelleri ile iş tutmaktan vaz geçtiler.
Son üçyüz yıldır dünya sahnesinden her alanda çekilen, içe kapanan ve mevcut olduğu yerlerin hükümranlığı ile ilgilenen ve bu konuda kendilerine iktidarı sağlayacak her güce yüzünü dönen İslam coğrafyası hala bu hali devam ettirmekte ısrarcı.Bilimden sanattan elini eteğini çeken Müslümanlar ellerinde kalan tek argüman olan ahiret hayatı mutluluğunu elde etmek için kendilerini tekkelere ve ibadet hanelere hapsederek dış dünyadan soyutlanmış bir hayatı tercih etmekte mahsur görmüyorlar.Hatta fiilsiz duanın gücüne o kadar inanmışlar ki ne kadar inanırlarsa İlahi yardımın Mehdi ve sair ulular eli ile kendilerine geleceğini kabullenmiş ve çaresizce bekler haldeler.
Oysa bu genel hal ile tüm bu sıkışmışlığa rağmen batının gülümseyen yüzü olan teknolojik imkanları,özgürlükleri ve refah yaşamı çok cazip görünüyor.Ufak bir kıvılcım bu seküler arzuları çok rahat tetikleyip kitleleri yorulana,bıkana veya hareketliliğin bastırılması yönünde kullanılan şiddete göre değişkenlik arz edip bazen başladığı gibi sönebiliyor.Görünen o ki Arap baharında ve hali hazırda İran’da yaşanan olaylar seküler neticeler alınmadan sonlanmayacak.
Seküler tercihler konusunda dikkat edilmesi gereken önemli konu birçok Arap ve Kuzey Afrika ülkesinde olduğu gibi ya çoğulcu sistemde devam eder yada bu gün Mısır’da olduğu gibi ülke halen şeriatla yönetilir.Bu çok önemli değildir,önemli olan ülkelerin Siyasal İslam ile yönetilip yönetilmediğidir.
Bizim memlekete gelecek olursak,biz zaten seküler bir yaşamı çok sevdik ve yaşıyoruz.Hatta Siyasal İslamın önemli kalemleri kendilerini kamu imkanlarını pervasızca kullanmak ve aşırı dünyevileşip tüm inandığı değerleri kaybetmekle suçluyorlar.Seküler tercihler konusunda tüm toplum da zımmen bir anlaşma var.İşin problem oldu yer siyasal iktidarın gücüne sığınarak kamu kaynaklarının talan edilmesinde.Bu iş öyle bir hal aldı ki artık bu gücü pervasızca kullanan bir takım kifayetsizler elde ettikleri elden gidecek diye etrafa korku pompalamaktan geri durmuyorlar.Bu ise toplumu aşırı germekte ve kontrolün kaybına neden olabilecek bir potansiyeli taşıyor.
Türkiye geleneklerinde toplu kalkışmayı fazla barındırmayan bir ülke olduğu için tüm çatışmalar bir süre sonra lokalleşiyor ve toplumun tümünün gündeminden çıkıyor.Bir farkla toplumu ajite edecek tek unsur kamu imkanları,sermaye birikiminin yetersiz olduğu ülkemizde toplumun tüm kesimleri kamudan medet umarlar.Eğer şu anda mevcut olduğu gibi parti referansı olmadan kamu imkanlarından uzak tutma devam ederse sonucu kestirmek güç olmaz.
Geçmiş dönemlerde laik kültür en azından dindarları belli koşullarda olsa bile kamu imkanlarından mahrum etmiyordu.Liberaller ile olan uzlaşı neticesinde toplumun bir çok kesimi kamu imkanlarından faydalanabiliyordu.Bir çok ilke ve prensiplerine inanmadıkları halde sırf kamu imkanlarını elde etmek adına kitlelerin mecbur bırakıldığı ve pragmatistlerin at oynattığı mevcut hal her türlü tehlikeyi içinde barındırır.
Bir diğer konu ise tarikat ve cemaat yurtlarında yaşanan fecaatler ile 15 Temmuz darbesine iştirak eden cemaatin eylemlerine tüy dikercesine dindarları dahi rahatsız edecek açıklamalardan geri durmayan Diyanet İşleri Başkanlığı ile bir kısım eğitimci kisvesi altındaki mahlukatın kamuda yada sosyal medyada yaptıkları,yazıp çizdikleri toplumda genel kanaat haline getirildiği için bu ülkede din referanslı bir toplumsal hareket olmaz.Bir farkla, İran’da ilk isyan eden dindarlardı ve sonra konu ekonomiye ve özgürlüklere döndü.İşte buraya dikkat.

Bu haber ilgini çekebilir ->  Dr  Kasapoğlu; ‘’2024 seçimleri; Türkiye yüzyılı şehirleri’’
YAZARIN SON YAZILARI
ENKAZIN ALTINDA KALMAK - 10 Şubat 2023 13:43
SİYASETTE DEVRİM - 27 Ekim 2022 11:32
KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR - 23 Eylül 2022 10:25
İZMİR DE YENİ SİYASET - 6 Eylül 2022 13:14
KAYBEDEN İSLAM - 19 Ağustos 2022 12:48
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.